Fitch Türkiye Analisti Morales CNBC-e’ye konuştu: Politikalar sürdürülürse Türkiye’nin kredi notu olumlu etkilenecektir
Fitch Ratings Kıdemli Direktörü ve Türkiye Analisti Erich Arispe Morales
Türkiye`nin ekonomi politikalarını değerlendirerek bu politikaların gelecek kredi notu kararlarına etkilerine ilişkin de ipuçları verdi. Morales, "Mali ve gelir politikalarının, asgari ücret ayarlamaları gibi kararlar dahil olmak üzere, iç talebi soğutacak şekilde kalibre edilmesi muhtemel" dedi.
Türk bankalarının borçlanma performansındaki artışın, uluslararası yatırımcıların sektöre olan güveninin yeniden kazanıldığını göstermesi açısından önemli olduğunu belirten Morales, uygulanan politikaların `tutarlı` şekilde sürdürülebilirliğini ise kredi notu açısından `olumlu` olarak nitelendirdi.
Morales Türk Lirası`nın geleceğiyle ilgili "TL`nin kademeli değer kaybı dezenflasyon yolunda bir engel değil. Dolar karşısında TL`nin yılı 36 TL seviyesinde kapatmasını beklediklerini ekledi.
Morales, "Politikacılar için asıl zorluk, enflasyonu benzer kategorideki ülkelere yakın seviyelere düşürmek için uzun bir süre boyunca genel sıkı politika duruşunu sürdürmektir" dedi.
Kredi notlarının ülkeler ve bu ülkelere yatırım yapmayı düşünen yabancı yatırımcılar için kritik öneme sahip olduğu düşünülür. Büyük fonların çoğu, düşük kredi notuna sahip ülkelere yönelik portföy ve sermaye yatırımlarını riskli olarak algılıyor ve yatırımcılar ancak bu riski yansıtan yüksek bir getiri oranı karşılığında ülkede herhangi bir varlığa yatırım yapmaya istekli oluyor. Düşük kredi notu global piyasalarda yüksek borçlanma maliyetini de beraberinde getirir. Bunun dışında şirket değerlemeleri, kullanılan ülke risk parametreleri sebebiyle kredi notlarından da genellikle doğrudan etkilenir.
Türkiye için özellikle 2000`li yılların başlarında yatırım yapılabilir seviyelere ulaşmış olan kredi notu, geçtiğimiz yıllarda ard arda negatif not revizyonlarıyla yeniden "spekülatif" seviyelere gerilemişti. Fakat özellikle seçimin hemen öncesinde başlayan bir hareketlilik, döviz cinsinden ülke notunda yukarı bir trend beklentisi yarattı. Ardarda gelen pozitif not kararları da bundan sonrası için pozitif havayı ortaya çıkaran bir unsur oldu.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, kredi notunu 1994 yılında spekülatif B seviyesinden değerlendirmeye başladığı Türkiye’yi 30 yıl sonra 2024’te yine başka bir spekülatif seviyeyi işaret eden B+ kademesinden değerlendiriyor. Yurtiçi ve yurtdışı yatırımcılar Türkiye’nin kredi notunun yukarı yönlü revize edilme ihtimali üzerinde her gün daha fazla dururken, cnbce.com, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek yönetimdeki Türkiye ekonomisinin ana hatlarının değerlendirmesini Fitch Ratings Kıdemli Direktörü ve Türkiye Analisti Erich Arispe Morales’e sordu...
Fitch tarafından son yayımlanan raporda Türk bankaları için yerel para cinsinden not artırımları gördük. Aynı pozitif görünümün Türkiye ekonomisinin geneli için söylemek mümkün mü?
Mart ayı başındaki derecelendirme aksiyonumuzdan beri, hükümetin ‘B+’ derecesine Pozitif Görünüm ile yükseltilmesinden bu yana, uluslararası rezervlerde önemli bir iyileşme gözlemledik. Bu iyileşme sadece rezerv seviyeleri açısından değil, aynı zamanda net rezervlerin kompozisyonunun da (döviz swapları hariç tutulduğunda) pozitif hale gelmesi açısından da önemli. Bu gelişme, kısmen finansal dolarizasyonun azalmasıyla sağlandı.
Buna rağmen, hala güçlü olan fiyat baskıları ve dirençli iç talep bağlamında enflasyon temel politika zorluğu olmaya devam ediyor. Merkez Bankası`nın hedeflenen banka düzenlemelerinin de yardımıyla finansal koşulları nispeten sıkı tutmasını beklerken, asgari ücret ayarlamalarına ilişkin kararlar da dahil olmak üzere maliye ve gelir politikalarının muhtemelen iç talebi soğutacak şekilde kalibre edileceğini düşünüyoruz. Eğer bu politika tutarlılığı sürdürülebilirse, enflasyonun düşmesine, cari açığın daralmasına ve uluslararası rezervlerde sürdürülebilir bir iyileşmeye katkı sağlayarak Türkiye’nin kredi değerliliğini olumlu etkileyecektir.
Ekonomi yönetiminin vergilendirme konusundaki son çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Vergi yükünün tabana mı yoksa tavana mı yayılacağı konusunda birçok tartışma var. Bu tartışmaları vergi adaleti açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümetin politika kararları, vergi ile ilgili olanlar da dahil olmak üzere, tavsiyede bulunmuyoruz. Maliye politikasına ilişkin mevcut odak noktamız, geçen ay açıklanan harcama kısıtlama tedbirlerinin ve potansiyel gelir tedbirlerinin merkezi yönetim açığını ne ölçüde düşüreceği ve Merkez Bankası`nın daha sıkı politika duruşuyla tutarlılığı artırarak enflasyonu kontrol altına alma hedefini ne ölçüde destekleyeceğidir.
Kredİ rating derecelendirme perspektifimizden bakıldığında kamu maliyesi, düşük borç seviyeleri (GSYH`nin %30`u), güçlü gelir tabanı, yönetilebilir borç amortismanları ve iyileşen finansman koşulları sayesinde emsallerine göre güçlü kalmaya devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası`nın yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 38. Bu hedefin mevcut politikalarla ulaşılabilir olduğunu düşünüyor musunuz? Merkez Bankası, 27 Haziran`daki toplantısında faiz oranlarını yüzde 50`de sabit tutarak enflasyonla mücadelesine devam sinyali verdi. Merkez Bankası`nın faiz oranlarıyla ilgili nasıl bir hamle yapmasını bekliyorsunuz?
Türkiye`nin makroekonomik senaryosuna ilişkin Haziran güncellememizde, iç talebin dirençli seyri ve özellikle Nisan ayında gözlenen beklenenden güçlü enflasyon ivmesi nedeniyle Mart ayında %40 olan 24 yıl sonu enflasyon tahminimizi %43`e yükselttik. Haziran ayındaki para politikası kararında da vurgulandığı üzere, Merkez Bankası`nın sıkı politika duruşunu sürdürmekte kararlı olduğunu düşünüyoruz. Sonuç olarak, TCMB`nin ana politika faizini sadece yıl sonunda 250 baz puan indirmesini bekliyoruz. Politika yapıcıların önündeki zorluk, enflasyonu benzer ülkelerle karşılaştırılabilir seviyelere indirmek için genel olarak sıkı bir politika duruşunu uzun bir süre devam ettirmektir.
Geçmiş döneme kıyasla daha rasyonel politikalar nedeniyle yabancı yatırımcılar bir süredir Türkiye`ye portföy yatırımları ve carry-trade yoluyla giriyor. Bu yabancı yatırım girişinin uzun vadeli sermaye yatırımlarına (foreign direct investment) dönüşmesini bekliyor musunuz?
Yerel seçimlerin ardından, yatırımcılar arasında mevcut politika yönünün sürdürülebilirliğine ilişkin güvenin arttığı ve yurtiçi ekonomik aktörler tarafından döviz kuru istikrarına ilişkin beklentilerin iyileştiği, örneğin daha düşük finansal dolarizasyonun desteklendiği görülmektedir.
Güven, döviz kuru ve finansal piyasalardaki mevcut olumlu dinamiklerin önemli bir bileşeni olduğundan, mevcut politika normalleşmesi ve yeniden dengeleme sürecinin enflasyonda kalıcı bir düşüşe yol açacağına dair daha fazla güvenin, merkez bankası ara enflasyon hedeflerinin hala önemli ölçüde üzerinde olan daha düşük enflasyon beklentilerini ve uzun vadeli sermaye girişlerini desteklemek için önemli olacağını düşünüyoruz.
Türk Lirası`nın istikrarı hakkında ne düşünüyorsunuz? Son günlerde dolar/TL paritesinde yine yukarı yönlü hareketler görüyoruz. Uzun süredir 32,20 seviyelerinde yatay seyreden parite 33’lü seviyeleri yeniden gördü. Yıl sonuna kadar dolar/TL’de kademeli bir artış bekliyor musunuz? Eğer kurda yukarı yönde bir artış olursa bunun enflasyona geçişkenliği sizce nasıl olur?
Türk Lirası`nın kademeli olarak değer kaybetmesini ve yılı muhtemelen ABD doları karşısında 36 civarında tamamlamasını bekliyoruz. Sıkı para politikası duruşu beklentisi, daha tutarlı maliye ve gelir politikaları, seviye ve kompozisyon açısından daha güçlü uluslararası rezervler, dış finansmana erişim ve azalan cari açık ile desteklendiğinde, TL`de önceki yıllarda olduğu gibi keskin bir değer kaybı beklemiyoruz. Görüşümüze göre, politika duruşu beklentileri çıpaladığı ve lira varlıkların cazibesini desteklediği için, TL`nin kademeli değer kaybı enflasyonla mücadele patikası için bir engel teşkil etmemelidir.
Türkiye`nin gri listeden çıkarılması kredi derecelendirme aksiyonlarını nasıl etkiler?
FATF gri listesinden çıkarılmayı Türkiye`nin ülke notu için bir derecelendirme faktörü olarak vurgulamadık. Görüşümüze göre, Türkiye`nin 2021`e dahil edilmesinin yerel bankalar için dış finansmana erişim veya muhabir ilişkileri açısından ölçülebilir bir olumsuz etkisi olmamıştır. Devlet ve bankalar da dahil olmak üzere Türk kuruluşlarının finansmana erişim koşullarını olumsuz etkileyen ana faktörlerin ve 2021-2022`de sınırlı sermaye girişlerinin, artan politika belirsizliği ve düşük faiz oranlarına odaklanan önceki politika karışımından kaynaklanan potansiyel makroekonomik ve finansal istikrar riskleriyle ilgili olduğuna inanıyoruz.
Bununla birlikte, yakın zamanda açıklanan FATF hamlesini, Türkiye`nin 2023 genel seçimlerinden sonraki daha geniş politika normalleşme süreci bağlamında değerlendirebiliriz. Türk bankalarının 2Y23`ten bu yana dış borçlanmalarındaki artışın, Türkiye`nin daha geleneksel makroekonomik politikaları benimsemesinden bu yana uluslararası yatırımcıların sektöre olan güvenini yeniden kazandığına işaret ettiğini belirtmiştik. Halen yüksek olan fonlama maliyeti ve bankaların genel olarak yeterli sermaye ve YP likidite tamponları göz önüne alındığında, Türk bankaları fırsatçı bir şekilde piyasaya girmeye devam edecek gibi görünüyor.